DİVANYOLU – ÇEMBERLİTAŞ – NURUOSMANİYE

DİVANYOLU, ÇEMBERLİTAŞ, NURUOSMANİYE

Divanyolu, adını, Topkapı Sarayı’ndaki “divan-ı hümayun” (bakanlar kurulu) toplantılarından alır. Divana katılanlar, saraya gelip giderken bu yolu kullanırlardı.

İki imparatorluğun “anacaddesi” olan Divanyolu’nda, Roma ve Osmanlı imparatorluklarının çeşitli kalıntıları yer alıyor.
Divanyolu, Roma imparatoru Büyük Konstantin’in Doğu Roma olmak üzere inşaa ettiği bu kentin anacaddesinin, yani Mese’nin başlangıç kısmıydı. Bu ana cadde üzerinde, Çemberlitaş, Beyazıt ve Aksaray’da, aslında bugün de olduğu gibi meydanlar vardı. Aksaray’da bu ana cadde bir çatal yapar, güney çatalı Yedikule’ye, kuzeydeki de Edirnekapı’ya uzanırdı. Osmanlılar Beyazıt-Sultanahmet arasındaki caddeyi korudular ve Saray’da toplanan Divan-ı Hümayun’a giden (ya da oradan dönen) vezirler, askerler ve başka görevliler buradan geçtiği için “Divanyolu” dediler. Yeniçeriler de buradan geçtiği için sonradan Çemberlitaş-Beyazıt arasındaki bölüme onların adı verildi.

Hacı Beşir Ağa  Çeşmesi
Bizans’ın mahzen ve sarnıçlarda tuttuğu su, fetihten sonra sebiller, şadırvanlar, havuzlar, bentler ve çeşmelerle halkın kullanımına sunulmuştur. Hayırseverler bu dönemde çağa damgasını vuracak güzellikte hayratlar yaptırarak hem sevap kazanmak hem de kalıcı bir eserle tarihe geçmek için adeta yarışıyorlardı.
XVII. yy’dan itibaren Osmanlı mimarlığında sebillerle birlikte çeşmelerin tasarlandığı görülür. Bunların genel karakteristiği; çoğunlukla külliyenin ana giriş kapısı, ya da önemli sokaklara bakan köşelerinde yer almalarıdır. Bulundukları yerleri zenginleştiren, bağımsız anıtsal bir mimari yapı olmaları bu çeşme ve sebillerin özellikleridir. 1745 yılında yapılan Beşir Ağa Sebili’de, Beşir Ağa’nın yaptırdığı 14 çeşmeden biri ve bu mimari tarzın en güzel örneklerindendir. Divanyolu, bu çeşme ve Million Taşı’nın bulunduğu noktadan başlar.

1- Hacı Beşirağa Çeşmesi  2- Köprülü Külliyesi

Köprülü Külliyesi
Divanyolu’ndadır. 1661’de Köprülü Mehmet Paşa yaptırmıştır. Mescit, medrese, türbe, çeşme, sebil, kitaplık, han ve dükkânlar geniş bir alana yerleştirilmiştir. Küçük külliyede hanın çok büyük tutulması, 17. yüzyılda bu kesimin ticaret yönünden canlılık kazandığını göstermektedir. Sekiz köşeli mescit, dönemin özelliği olarak, dershane işlevini de üstlenmiştir. Medresenin revaklı, kubbeli odaları mescidi L biçiminde sarmaktadır. Türbe 8 köşelidir. Köşeler, sütunlarla yuvarlatılmıştır. Kemer araları tunç kafeslidir. Burada Köprülü Mehmet Paşa, Fazıl Ahmet Paşa ve Ayşe Hanım gömülüdür. Çeşme, mescidin sokak yönündeki duvarlarındadır.

Sultan II. Mahmud Türbesi ve Mezarlığı
Çemberlitaş’ta Divanyolu Caddesi ile Babıali Caddesi’nin kesiştiği köşede yer alır. Abdülmecit, 1840’ta babası II. Mahmut için yaptırmıştır. Mimarı Karabet Balyan’dır.
1840 yılında Mimar Ohannes Dağyan ve Boğos Dağyan tarafından yapılmıştır. Sultan II. Mahmut Türbesi’ne daha sonra Sultan Abdülaziz ve Sultan II. Abdülhamit de gömülmüştür.
Türbe ampir üsluplu, sekizgen, Batı mimarisinden etkilenmiş, sade bir yapıdır. Basamaklarla çıkılan türbe, sekiz köşelidir; kubbesi kabartma çelenk ve çiçeklerle süslüdür. Yapıyı, içten Hattat Mehmet Haşim’in yapıtı, mermer yazıt dolanmaktadır. İçerde 11 sanduka bulunmaktadır. Türbe yapısı içinde sebil ve mezarlık da yer almaktadır. Sultan II. Mahmud Türbesi demir işlemeciliğine zarif bir örnek teşkil eden pencere parmaklıkları, kubbesi ve alemleri ile ilgi çekici özelliklere sahiptir.

Çok sayıdaki Osmanlı hanedanı mensupları ve devlet büyüklerinin bulunduğu mezarlık, Divanyolu Caddesi’nin en ilginç noktalarından birini oluşturur

Çemberlitaş
İstanbul’un fethinden sonra Osmanlı döneminde önemli ve rağbet gören semtlerden biri de Çemberlitaş semti olmuştur. Bu semtin çevresinde yoğunlaşmış ahşap evlerden ve tarihi yapılardan oluşan yerleşme, sık sık çıkan yangınlarla zarar görmüştür. Daha sonra geçirdikleri retorasyonlarla bu yapıların büyük bir kısmı günümüze kadar gelebilmiş, bir kısmı da ne yazık ki yok olup gitmiştir.

Çemberlitaş (Konstantin Sütunu)
M.S. 330’da Başkentin Roma’dan İstanbul’a nakli sebebi ile şehrin ikinci tepesindeki büyük oval bir meydanın ortasına, Konstantin in şerefine dikilmişti. Form Konstantin diye bilinen meydanın etrafı sütunlu galeriler ile çevriliydi. Çemberli taş, yanık sütun olarak ta bilinir. Orijinalinden daha kısa hali ile günümüze gelebilmiştir. Eskiden üstünde Büyük Konstantin’in güneş tanrısı pozundaki heykeli bulunurdu. Sütunun porfir blokları zamanla ve yangınlardan çatladığı için demir çemberlerle çevrilmiştir. Mermer başlık 12 yy., alttaki örme takviye kısmı 18 yy. aittir. Sütunun dibindeki küçük bir odada erken Hıristiyanlığa ait kutsal emanetler odası olduğuna inanılırdı. Buradan geçen ana yol Büyük Konstantin devrinden beri aynı güzergâhtadır.

1- Sütun, yangın sırasında meydana gelen hasarlardan korunmak için eklenen demir bantlar nedeniyle Çemberlitaş olarak adlandırılır. 330 yılında dikildi.
2- Atik Ali Paşa Camii  3-4 Hanedan Mezarlığı’nın ön tarafında bulunan II. Mahmut Türbesi dönemin mimari özelliklerini yansıtır.

Atik Ali Paşa Külliyesi
Çemberlitaş’ta, Yeniçeriler Caddesi üstünde bulunan Atik Ali Paşa Külliyesi, İstanbul’daki en eski Osmanlı eserleri arasındadır. 1496 yılında Osmanlı Sadrazamı Hadım Atik Ali Paşa tarafından yaptırılmıştır. Şu an camii, medrese ve türbesi bulunan külliyenin imaret, kervansaray ve tekkesi günümüze kadar ulaşmamıştır. Sedefçiler Camii, Eski Ali Paşa Camii, Çemberlitaş Camii, Dikilitaş Camii, Vezirhanı Camii, Sandıkçılar Camii adlarıyla da anılan Atik Ali Paşa Camii, kesme küfeki taştan yapılmıştır ve ters T planlıdır. 24 m. yüksekliğindeki 12.50 m. çaplı büyük kubbenin eteğinde 16 pencere yer alır. Kubbe dört fil ayağına oturur. Bu kubbeyi küçük dört kubbe ile mihrap tarafından büyük bir yarım kubbe destekler. Mihrap ve minberi beyaz mermerdendir. Cemaat yeri 5 kubbelidir. Sağda tek şerefeli bir minaresi vardır. Haziresinde kime ait olduğu bilinmeyen bir türbe ve XVII. yüzyıla ait mermerden mezarlar bulunmaktadır. Medrese ise caminin karşısında yer almaktadır.

Koca Sinan Paşa Sebili
Koca Sinan Paşa Yemen ve Tunus fatihi olarak bilinir. Külliyede türbe, medrese ve sebil vardır. Mimarının Davut Ağa olduğu biliniyor. Külliye haziresinde yer alan mezar taşları önemlidir. Yerden yarım metre kadar yükseklikte mermer bir platform üzerinde, sekizgen planlı, sütün başlıkları klasik üslupta mukarnaslarla bezenmiş, dövme demir şebekili 5 penceresinde 5 su verme aralığı bulunan, geniş saçaklı konik bir çatıyla örtülü zarif bir sebildir.

Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Sebili
1684 yılında Çarşıkapı’da yapılan Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Külliyesi’nin imara meydan okurcasına yola çıkıntı yapan sebili, klasik sebillerin en büyüğü, en güzeli ve sonuncularından biridir.

İstanbul Fetih Cemiyeti Yahya Kemal Enstitüsü
Ellibeş yıldır faaliyetlerini sürdürmekte olan İstanbul Fetih Cemiyeti, tarihi yarımadamızın en köklü oluşumlarındandır. Kuruluş sırasındaki adı İstanbul’un 500. ve Müteakip Fetih Yıllarını Kutlama Derneği’dir. Yahya Kemal ve İstanbul Enstitülerini de bünyesinde barındıran cemiyet 1958’de Yahya Kemal’in vefatından sonra kendisine ait bütün özel eşyaları telif haklarıyla satın almış ve bünyesinde Yahya Kemal Enstitüsü kurmuştur.

Nuruosmaniye Caddesi
İstanbul Cağaloğlu’nda olup Osmanlı tarihinde de önemli olaylara sahne olmuştur.  Cadde üzerinde halen çok sayıda turistik halıcı, kuyumcu ve diğer hediyelik eşya satan mağaza ve işyeri bulunmaktadır. Turist gruplarının uğrak yeri ve İstanbul’un ana merkezlerinden biri olan cadde, Kapalıçarşı’ya açılmaktadır.

Nuruosmaniye Camii ve Külliyesi
Kapalıçarşı girişindedir. Külliyenin yapımına Sultan I.Mahmut döneminde, 1749 yılında başlanmış 1755’de tamamlanabilmiştir. Külliyenin mimarı Sinan Kalfa’dır. Külliye barok mimariyle yapılmış bir camii, medrese, imarethane, kütüphane, türbe, çeşme ve sebilden oluşur. Ayrıca çevresini saran birkaç dükkân da külliyeye dahildir.
Nuruosmaniye Camii Osmanlı cami mimarisinde çok ayrıcalıklı, özel bir yere sahiptir. Özellikle üç boyutlu taş bezemeleriyle dünya mimarisinde bile eşi olmayan, tamamen özgün bir barok şaheseridir. Eteği otuz iki pencere ile çevrili tek bir kubbesi vardır. Cami 174 pencere ile aydınlanır. İç bezemelerinde en göze çarpan unsur kubbesinde ve duvarlarındaki hatlardır. İki şerefeli, iki minaresi vardır. Kurşun yerine taş alemler, ilk kez bu minarelerde kullanılmıştır.
Medrese ve imalathane caminin kuzeyinde, Kapalı Çarşı önünde avluya girildiğinde sağda yer almaktadır. Bunların konumlanışları avlunun hilal biçiminde olmasını sağlar. Külliyenin girişi yönündeki; girişin sonunda, sebil ise sağındadır. Çeşme ve sebilde de tam bir barok üslup hâkimdir. Türbe ve kütüphane, hünkâr mahfilinin arkasında bulunur. İstanbul’un en zarif kütüphane binasına sahip Cami avlusunda bulunan Nuruosmaniye Kütüphanesi çok değerli yazma eserleriyle günümüzde de okurlara hizmet etmektedir. Kütüphanede yaklaşık 7.600 değerli kitap bulunmaktadır.

PİYER LOTİ
Pierre Loti, 1850 yılında Fransa’nın Rochefort şehrinde doğmuştur. Denizcilik okulunu bitirerek 1873’te deniz subayı olur.
1876 yılında deniz subayı olarak İstanbul’a gelen Loti 7,5 ay süreyle burada kalır. Pierre Loti, bu şehrin kendisini büyülediğini ve aradığı gerçek huzurun bu şehirde olduğunu söyler. Loti İstanbul’a ve bu topraklarda yaşayan bir Osmanlı kızına âşık olur. 1876’daki İstanbul’a ilk gelişinden itibaren kendisini bir Türk dostu olarak hissetmiştir. Türklerin her zaman sevilen bir dostu olmuştur ve Türkler onun hep bu dostluk yönünü tanımışlar, bilmişlerdir. Pierre Loti, önce Hasköy’de bir ev kiralamış, daha sonra Divanyolu’nda oturmuştur. Evin sokağına ve Eyüp Mezarlığı çevresindeki bir kahveye onun adı verilmiştir.

1- Türkiye’nin güzel taraflarını yazan Loti nargile içerken  2- Loti’nin Divanyolu Caddesi üzerindeki evi.