BEYOĞLU

BEYOĞLU
Beyoğlu’nun eski adı “karşıyaka” anlamına gelen Pera’dır. 16. yüzyılda burada sarayı bulunan bir prensten (beyin oğlu) ötürü, Beyoğlu denilmeye başlandı.

Tarihi yarımadanın karşısında, Haliç’in kuzeyinde yer alan bölge,  5. yüzyılda Bizans imparatorları tarafından yerleşime açılmış, buraya, “karşı yaka” anlamında “Peran” denmişti. Zamanla bu isim,“Pera” şekline dönüştü. 14. yüzyılda Cenovalılar, bölgeyi surlarla çevirdiler ve bugün de semtin simgesi olan Galata Kulesini diktiler. 15. ya da 16. yüzyılda ise, bu bölgede sarayı olan bir prensin adından ilhamla, “Beyoğlu” adı kullanılmaya başlandı. 1700’de Beyoğlu, bugünkü Tünel-Galatasaray caddesinin iki tarafına yayıldı. 19. yüzyılda, uluslararası bir ticaret merkezi oldu. Yüzyılın ikinci yarısında Galatasaray ile Taksim arası gelişerek zenginlerin yaşadıkları bir yer oldu. Modern toplumun gereksinim duyduğu tramvay, gaz, su gibi altyapı hizmetleri sağlandı. Üç tiyatro vardı.
1913’de ilk elektirikli tramvay Beyoğlu’nu Şişli’ye bağladı. 20. Yüzyılın başlarında Beyoğlu’nda da yapılan apartmanların cephelerinde “Art Nouveau” üslubu görülüyordu. Cumhuriyet Dönemi’nde Türk işadamlarının ve aydınların ilgi gösterdiği Beyoğlu, önceleri bir diplomasi merkezi olmuş, daha sonra İstanbul’un ticaret merkezi durumuna dönüşmüştür. Ticaretin yanı sıra eğlence, kültür kuruluşlarının da burada yer alması İstanbul’un odak noktası olmasını sağlamıştır.


Ağa Camii
1597’de İsmail Ağa tarafından yaptırılmıştır. Duvar yazıları, Hattat İbrahim Altınbeşer’e ait olup, iç avluları yeşil-mavi Kütahya çinileriyle süslüdür.
Atatürk Kültür   Merkezi
1946 yılında dönemin İstanbul valisi Lütfü Kırdar tarafından temeli atılan bina, açılışından 585 gün sonra yanmıştır. Bugün gördüğümüz bina ise 6 Ekim 1978 tarihinde halka açıldı.


St. Antuan Church
St. Antoine Church was built by the Italian architect Gulio Mongeri and opened in 1912. It has the highest number of Latin-Catholic members in İstanbul. It features depictions of St. Antoine and Jesus Christ. Muslim Turks also often visit this church.

Çiçek Pasajı
1870 yılındaki büyük Beyoğlu yangınında yanan Naum Tiyatrosu’nun yerine çarşı binası olarak Cité de Péra adıyla yaptırıldı.1908 yılında Sadrazam Küçük Said Paşa tarafından alınarak birçok çiçekçi dükkânı açıldı ve Çiçek Pasajı adını aldı. 1940’lı yıllarda açılan meyhaneler müşteri çekmeye başladı. 1950’lerin sonunda “Çiçek” adı bir hatıra olarak kaldi ve pasaj tümüyle bugünkü meyhane kimliğine büründü.
Beyoğlu’nun, hatta İstanbul’un renkli mekânlarından olan pasaj, yanyana dizilmiş lokanta ve barlarıyla yerli yabancı herkesin ilgisini çekmektedir.  Sokak çalgıcılarının, fasıl heyetlerinin canlı performansları eşliğinde yemek yiyip içkinizi yudumlayabilirsiniz.

Nevizade
Beyoğlu’nun gece hayatında sokağa taşan masalarıyla, geleneksel etkinlikleriyle Nevizade sokağı önemli bir yer tutar.


Galatasaray Hamamı
Restore edilmiş bu tarihi hamam, 1481´den bu yana bugün bulunduğu yerde.
Serpuş Han
Bir Bizans yapısının temelleri üzerine 18. yüzyılda yapılmıştır. Sivri kemerli pencereleri dönemin Osmanlı mimarisini gösterir.
Taksim
Taksim semti ve meydanı adını, eskiden Galata-Beyoğlu suyunun “taksim edildiği” -yani dağıtıldığı- merkez olmasından ötürü almış. Meydanın ortasındaki Cumhuriyet Anıtı ve çevresi bugün tören yeri olarak kullanılıyor. Taksim aynı zamanda kültür, eğlence ve büyük bir alışveriş merkezidir. Çok sayıda mağaza, sinema ve tiyatro salonu, sanat atölyeleri, sergi salonları, bar, disko, kafe barındırır.
Tünel
Beyoğlu’nu Galata’ya bağlayan yeraltı tren yolunun bir kapısı bu semttedir. 17 Ocak 1875 tarihinde açılan tünel, İngiliz ve Fransız ortak yapımıdır. Önceleri İstanbullular’dan pek ilgi görmeyen tünel, aylar sonra vazgeçilmez olur. Semt Beyoğlu’nu Bankalar Caddesi vasıtasıyla Karaköy’e bağlar.
GALATA KULESİ VE HEZARFEN
Galata surlarının kulesi olarak, 1348’de Cenevizliler tarafından yaptırılır. 1509 depreminde surları yıkılan kulenin sadece kendisi kalmış. Osmanlı devrinde çeşitli amaçlarla kullanılan kule, 16. yüzyılda Kasımpaşa Tersanesi’nde çalışan tutsakların zindanıymış, 18. yüzyılda da yangın gözetleme yeri. 61 metre yüksekliğinde olan kule, bodrumuyla birlikte 12 katlıdır. Cenevizliler döneminde kulenin tepesinde bir haç vardı. Günümüzde ise, 6.75 m. yüksekliğinde bir alem duruyor. 1964’ten sonra onarılarak yeme içme ve çeşitli gösterilere uygun turistik bir mekan haline getirildi.
1632 yılında Galata Kulesi’nden kuş kanatlarına benzer bir araç takıp, uçarak İstanbul Boğazı’nı geçip 6000 m. ötedeki Üsküdar’da Doğancılar’a inen Hezarfen Ahmet Çelebi, Türk havacılık tarihinin en kayda değer simalarından biridir.