YEMEK
Altı yüz yıllık görkemli bir lezzet mirasına sahip olan Türk mutfağı dünyanın en zengin üçüncü mutfağı olarak kabul edilir. Roma, Bizans ve Osmanlı imparatorlukları süresince, göç ve azınlık kültürleriyle de zenginleşmiştir.
Saray sofraları, dini bayramlar, özel günlerde yapılan çorbalar, yemek ve tatlılar, şerbetler, sarma ve dolma çeşitleri, türlü zeytinyağlılar, pilavlar, börekler ve mezeler tüm dünyaca bilinmektedir. Türkiye’de yaşanan dört mevsimin de bu zenginlikte katkısı büyüktür.
GELENEKSEL LEZZETLER
Geleneksel lezzetleri bol çeşitleriyle tencere yemekleri olarak İstanbul’un bütün lokantalarında bulmak mümkündür. Bunlardan en önemlisi olan ve Türkler’in “Milli Yemeği” kabul edilen Kuru fasulyenin bulunmadığı bir restoran yok gibidir. Kuru fasulye, pilav, turşu, pul biber değişmez bir mönü oluşturur. Kuru fasulye pastırmalı, sucuklu, parça etli olabildiği gibi sade olarak da pişirilir. Pilav da aynı şekilde şehriyeli, domatesli, fıstıklı yapılabilir. Bu ikiliyi tamamlayan turşu beğeniye göre yerini yoğurda ya da hoşafa bırakabilir.
Ayrıca lokantaların mönülerinin en büyük bölümünü sebze ve et yemekleri oluştururken kebap ve pide çeşitleri de yer alır.
Balık-ekmek
Eminönü denince akla ilk gelenlerden biri de “Balık-ekmek”tir. Vapur iskelelerinin arasında kıyıya yanaşmış teknelerde yapılıp satılan balık-ekmek İstanbul’un ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Otantik kıyafetler giymiş satıcıların sunduğu balıklar, soğan, tuz ve limon eşliğinde, küçük taburelerde ucuz keyif süren insanlarla Eminönü’nün tipik manzarasını oluşturur.
Çay ve simit
Sabah kahvaltıda ve akşamüstü bir bardak çayla yenilen çıtır, mis kokulu bir simit, yoksuldan zengine herkesin sevdiği bir tat.
Mısır ve Kestane Kebabı
Kestane ve mısır Türk ağız tadının en bilinen sokak lezzetleridir. Yazın yenen süt mısır kış gelince yerini kestaneye bırakır. Köşe başlarında mısır arabalarının yerini kestane sobaları alır. Kestane ve mısır ateşte közlenerek ya da haşlanarak tüketilir.
KAHVALTI ZENGİNLİĞİ
Başlıca kahvaltılıklar peynir, yumurta, siyah ve yeşil zeytindir. Beyaz peynir, tulum, dil, çerkez, kaşar ve sepet peynirleri ülkemizde en çok tüketilen peynirlerdendir. Gözleme, katmer, lavaş gibi farklı isimler alsa da hamur işi kültürü, kahvaltı soframızın diğer alternatiflerindendir.
KEBAP
Genelde ateşte ya da fırınlama suretiyle pişirilen et yemeklerine kebap adı verilir. Sayısız çeşidi olan, ülkemizde bir çok yöre ile özdeşleşen, genellikle kuzu, ya da dana etinden yapılan bir yiyecektir.
DÖNER
Bir şişe geçirilmiş etlerin kömür ateşi karşısında döndürülerek pişirilmesiyle yapılan döner, Türk mutfağının özgün lezzetlerinden biridir. Yoğurt ve tereyağı ile servis edilen türüne İskender döner denir
KÖFTE, PİYAZ VE HELVA
Türk mutfağının ana yemeklerinden olan köftenin kırk çeşidi yapılmaktadır. Köfte genellikle, ana maddesi olan kıymaya soğan, maydanoz, baharat ve ekmek içi katılarak yapılır. Şekline, pişirilme tarzına ve yörelere göre çeşitli adlar alır. Kuru fasulyenin haşlanarak soğan, yeşillik, tuz, limon ve sirke ile karıştırılmasıyla yapılan Piyaz köfteye en yakışan salatadır. Tarihi saraya dayanan fıstıklı irmik helvası da bu keyfi tamamlar.
ZEYTİNYAĞLILAR
Zeytinyağlı yemekler, dünyada “soğuk başlangıç yemekleri” olarak kabul edilse de, Türk mutfağında ana yemek kategorisindedir. Özellikle sıcak yaz günlerinde vazgeçilmez olan zeytinyağlı yemekler, dünyada ‘zeytinyağlılar’ kavramının kullanıldığı tek ülkenin Türkiye olmasını sağlamaktadır. Patlıcandan, pırasaya, bamyadan, fasulyeye, kabaktan semizotuna hemen her türlü sebzenin domates, soğan ve biberle karışımından zeytinyağı kullanılarak yapılan yemekler Türk sofrasının en ağır, en rağbet gören türüdür.
MEZELER
“Alaturka ordövr” olarak da nitelendirilebilen mezeler yemeğin başında servise sunulur. Hafif, lezzetli, albenili, küçük porsiyonlar halinde servis yapılan, asıl yemekten bağımsız yiyeceklerdir. Çilingir Sofrası tabir edilen içki masasında ilk akla gelen mezeler, beyaz peynir, kavun, yoğurt, her çeşit salata, ezmeler, balık türleri, zeytinyağlı dolmalar, küçük köfteler, muska böreği, beyin ve meyvelerdir.
İSTANBUL’UN VAZGEÇİLMEZ TADI: BALIK
Bir deniz şehri olan İstanbul’da balıkçılık Marmara ve Karadeniz’de yapılmaktadır. Her yılın mart ayında okyanustan başlayan üreme amaçlı balık göçü Marmara ve Boğazlar’dan geçerek Karadeniz’de noktalanır. Yaz sonunda geri dönüş başlar. İstanbul suları lüfer, palamut, uskumru, kolyoz, tekir, barbunya, kefal ve istavrit gibi çok çeşitli balıklara ev sahipliği yapmaktadır. Haliç körfezine “Altın Boynuz” denmesinin bir nedeni de geçmişte buradaki balık zenginliğindendir.
HANGİ AYDA HANGİ BALIK YENİR
Ocak: Uskumru, lüfer, palamut, istavrit lezzetini korur. Kefal ve hamsi tam yağlı durumdadır. Çinekop ve mezgit bulunur.
Şubat: Kalkan mevsimi, mayıs ayı sonuna kadar devam eder. Tekir bolca çıkar. Uskumru, lüfer, palamut yağını kaybeder.
Mart: Kefal, levrek ve kalkanın en lezzetli zamanıdır. Lüfer ve palamut yağını kaybettiğinden, sadece tava ve pilaki yapılmaya elverişlidir. Kofananın ise ızgarası olur. Tekir lezzetlidir.
Nisan: Kalkan boldur. Mercan, levrek, kılıç ve kırlangıç bolca çıkmaya baslar.
Mayıs: Levrek, barbunya, dil balığı, tekir yenir.
Haziran: Verimsiz bir aydır. Tekir, barbunya, mercan, levrek ve eşkina bulunur; ama pahalıdırlar.
Temmuz: Sardalya, ekim ortasına kadar lezzetini sürdürür, istavrit ile uskumru kızartmaya ve haşlamaya elverişlidir.
Ağustos: Çingene palarnutu mevsimi açılır. Sardalyanın en lezzetli zamanıdır.
Eylül: Sardalya ve kılıç lezzetlidir. Palamut irileşir, her türlü pişirmeye elverişlidir. İstavrit ve kırlangıç bolca çıkar.
Ekim: Uskumru turfanda olarak kendini gösterir. Lüfer tam lezzetini kazanmıştır, istavrit yağlanmıştır. Palamut bolca çıkar.
Kasım: Uskumrunun en iyi zamanıdır. Torik akışı başlamıştır.
Aralık: Uskumru, lüfer, palamut ve torik yağlı olduklarından her türlü pişirilebilirler. Hamsi lezzetlidir. Tekir bol bulunur.
BALIK MEZELERİ
Lakerda
Torik balığının tuzda bir dizi işlemden geçirilerek saklanabilir hale getirilmesidir. En iyi lakerda en yağlı ve en sert etli torikten elde edilir. Artık denizlerimizde torik bulmak zor olduğu için mecburen palamut kullanılıyor.
BÖREK
Hamurişlerinin başında gelen böreklerimiz oldukça zengin çeşide sahiptir. İçine koyulan malzemeye, pişirilme şekline göre farklı isimler taşır. Hamur halinde veya yufka şekline getirilerek kullanılır. Yine yörelere yönelik pide çeşitleri de bu türden sayılır
TURŞU
Genellikle domates, biber, havuç, patlıcan, salatalık, sarımsak, lahana, pancar, fasulye gibi sebzelerin tuz, limon, sirke ile asitik bir ortamda bekletilmesiyle yapılan bir salata türüdür. Yörelere göre çeşitlilikler gösterir. Kışın tercih edilen kuru fasulye ve pilavın mükemmel bir tamamlayıcısıdır.
ÇORBALAR
Türk sofrasının başlangıç tadı olan çorbaların yöreden yöreye yüzlerce çeşidi vardır. İşkembe çorbası da özellikle içkili eğlence gecelerinin vazgeçilmez kapanış tadıdır. İşkembeciler neredeyse sabaha kadar açıktır. Damardan tuzlama, şirdenden tuzlama, kuzu paça, nohutlu çeşitleri ile her ağız tadına hitab eder.
YOĞURT
Yoğurt, Türk mutfağının dünya mutfaklarına katmış olduğu en önemli gıda olarak kabul edilir.
Kaynatılan süte ılınınca maya katılarak sıcak ortamda bekletilmesiyle elde edilen yoğurt kendi başına yendiği gibi, meyveli, şekerli çeşitleriyle yeni bir tat oluşturur. Ayrıca gerek ana yemeklerin yanında garnitür olarak gerekse yemeklerin ve çorbaların yapımında da kullanılır.
MEYVELER
Türkiye farklı iklimlere sahip olduğu için her mevsimin kendine has meyveleri vardır. Taze olarak ya da kurutularak tüketilir.
TATLILAR
Akide şekeri ve lokum denince akla ilk gelen Hacıbekir markasıdır.
Bahçekapı’daki dükkan 1777’den bu yana, beş nesildir Hacı Bekir ailesince şekerci olarak kullanılmaktadır.
LOKUM
Lokum, su, şeker, nişasta kullanılarak yapılan bir Türk tatlısıdır. Osmanlıca rahat ul-hulküm yani boğaz rahatlatan kelimesinden türeyen Lokum, yaklaşık 15. yüzyıldan beri Anadolu’da bilinmektedir.
AKİDE ŞEKERİ
Akide şekeri bağlılık anlamına gelen akide sözcüğüyle özdeşleşmiştir. Saray zamanında yeniçerilerin develete bağlılığını ifade eden şeker, zamanla İstanbul’da klasik bir şekerleme çeşidi olmuştur. Havanda dövülüp, eritilen kelle şekerlerine soğuturken portakal, limon, tarçın gibi ilavelerle çeşitler elde edilmiştir.
HELVA
Anadolu’nun vazgeçilmez lezzetlerinden olan helvalar, tarih boyunca damak tadının ötesinde kültürün bir parçasıdır. Doğum, ölüm, nişan, düğün, cenaze, kandil gibi pek çok özel gün ve merasimde ikram edilerek sosyal hayatın vazgeçilmez nesnesi olmuştur.
AŞURE
Çeşitli meyve, kuruyemiş, tahılların şekerle kaynatılmasıyla yapılan, İslam geleneğinde yeri olan, belirli zamanlarda dağıtılan bir tatlıdır.
SÜTLÜ TATLILAR
Süt ve şekerle yapılan Keşkül, muhallebi, sütlaç, tavukgöğsü, kazandibi gibi tatlılarımız özellikle hafif olduğu için tercih edilmektedir. Ceviz, fındık, fıstık, tarçınla zenginleştirilir.
BAKLAVA
Baklava, başta Türk mutfağı olmak üzere bir çok Ortadoğu, Balkan ve Güney Asya mutfağında yer etmiş önemli bir hamur tatlısıdır. Kökeni tartışmalı olmakla beraber baklava bugünkü halini Osmanlı mutfağında almıştır. Baklava ince yufkalar ile yapılır ve bu yufkaların arasına yöreye göre ceviz, antep fıstığı veya fındık, kaymak konur. Genel olarak şeker şerbeti ile tatlandırılır.
İÇECEKLER
Kuru Kahveci Mehmed Efendi kuruluşundan beri Tahmis sokakta hizmet veriyor
KAHVE
Sert bir içecek olan Türk kahvesi isteğe göre şekersiz, az şekerli, orta ve şekerli tadlarda içilir. Türk geleneğinde önemli yeri olan kahveyi farklı kılan özelliiği ağır ateşte pişirilmesi, köpüklü olması, küçük porselen fincanda servis edilmesidir.Eskiden bakır cezvelerde közde yapılan kahve günümüzde otomatik makinelerde de pişirilmektedir.
ÇAY
Günlük yaşamda en çok tüketilen içecektir. İyi bir tat için, çayın iyi demlenmesi gerekir. İstanbul’da özellikle sahil cafelerinde manzarayla birlikte zevkle içilen çay, vapurların da değişmez içeceğidir. İnce belli bardakla içilmesi doğru olan çay, bazı yerlerde semaverle servis yapılır.
Çeşitli bitkilerin kaynatılmasıyla elde edilen bitki çayları da günümüzde oldukça rağbet görmektedir. Ihlamur, rezene, adaçayı en tercih edilenlerdir.
ŞERBETLER
50–60 yıl öncesinde, içecekler evlerde hazırlanırken başta limon, sonra enva-i çeşit meyve, aromalı bitkiler katılırdı. Özellikle yaz aylarında tercih edilen şerbetler cam şerbetliklere doldurur, içlerine bolca buz ilave edilirdi. Vişne şurubu, gül şurubu, limon şurubu, çilek şurubu, demirhindi şerbeti, menekşe şurubu, badem şurubu (sübye) günümüzde pastane ve cafelerde servis edilmektedir.
AYRAN
Yoğurdun suyla karıştırılması ile elde edilen ayranın Anadolu’da yayık denen bir aletle yapılan türü bol köpüğüyle göze de hitap eder.
BOZA
9000 yıllık geçmişe sahip olan bozanın ana maddesi darı irmiği. Darı öğütülüp irmik elde edildikten sonra suyla kaynatılıyor ve çok koyu kıvamda bir hamur elde ediliyor. Soğutulduktan sonra süzmeye alınıyor. Bu ham boza ihtiyaca göre şekerle tatlandırılıp, özel maya eklenip fermantasyona geçmesi sağlanıyor. İçinde hiç yağ olmaması, A, B ve D vitaminleri içermesi açısından sağlık bakımından da tercih edilir. İçilirken tarçın ve leblebi ile süslenir.
SAHLEP
Toz haline getirilmiş orkide yapraklarından elde edilen sahlep kışın aranan sıcak içeceklerdendir. Su ya da sütle, şeker ilave edilerek kaynatılır. Koyu kıvamlı bir içecek olan sahlep tarçınla süslenerek tüketilir.
ŞIRA
Üzüm suyunun sıkılıp bekletilmesiyle oluşan ekşimsi bir içecektir. Bekletilme sırasında şıraya pekmez toprağı katılarak durultulur ve süzülür. Berrak kısmı içecek olarak kullanılır. Eski bir Türk içeceğidir.